Benim adım...

Adım Barış olacakmış, soyadım savaş olduğu için babam bunu düşünmüş. İroni ile mesaj vereceğini düşündü sanırım dünyaya 😊 o günkü siyasi koşullar ve  sebeplerden dolayı adım barış olmamış daha doğrusu olamamış.

Dedemin ismi Emin, haliyle düşünmeden onun ismini vermişler bana. 

Dedem şiveli konuşan biriydi. Arnavutların hafif yabancı diller ile karışmış, kendine göre cümle yapıları ile bezenmiş fonosu vardır. Mesela bre bre şaşırmak anlamında ya da abartı anlamında kullanılan bir sözcüktür. Farklı bir hava katar konuşmanın ezgisine.

 Hatırlıyorum nasıl konuştuğunu. Bre bre derken ciddi bir şekilde şaşırdığını çok iyi hatırlıyorum.   Sonra si jeni? Derler, nasılsın anlamına gelir. Ekmek var sonra yani leb. En çok bunu duyardım. Ekmek önemli, açlık zor derdi dedem.

Yugoslavya'dan ana vatana göç etmiş , oradaki rejimin despot liderine dayanamamışlar. Ve gelmişler. Çok iyi hatırladığım hiç ama hiç durmadan çalışan biriydi.  Emekli olduktan sonra Hâlâ dondurmacı dükkanın da çalıştığı günleri hatırlarım. Yanına gittiğimde külaha koyduğu dondurmaların tadı damağımda, insan nasıl unutur ki.

İşe gidip gelirken kullanıldığı Bisikletini hiç unutmadım, çift sele büyük bir bisikletti. Onunla ise gidip gelirdi. Küçük zili vardı, tin diye ses yapardı. 

En büyük eğlencesi maç izlemekti. Siyah beyaz yayınlar yapan  Tv'de izlerdi maçları. Yanı başında oturur bende izlerdim. Hiç anlamadan öylesine izlediğim maçları sırf ender gazozunun hatırına olduğunu dedem de bilirdi. 

Para yoktu, kredi kartı da yoktu! Canın bir şey mi istedi alacaksın dimi. Gidersin mahallenin bakkalına paran ile alırsın. Paran yok ise benin gibi 😊 ben Emin savaşın torunuyum dersin. bakkal hiç düşünmeden dükkandan ne istersen verir. Bir an tereddüt etmez. Nasıl bir güven vermiş ki, ismini söylediğin de yetiyordu . Para, isimden çok sonra geliyordu o zamanlar...

Tertemiz bir hayat yaşadı, onuru ve şerefi ile doğru ve düzgün. Çizgi ne kadar düz ise o da o kadar düzdü. Hiç yalpalamadan. 

Efendilik acizlik olarak görülmezdi o zamanlarda. Bu resimde taktığı kravat, hiç çıkmadı boynundan o yüzden. Efendilik, bir sıfattı, kazanmak için o sıfatı gereken tek şey ne para ne unvandı, tek lazım olan beyefendi olmaktı.

Şimdi etrafınıza dikkatlice bakın, son model arabalar ile gezenlere, en iyi kıyafetleri giyenlere, haktan hukuktan bahseden, ağızdan salyalarını akıtarak bağıran, sonradan görme kifayetsiz tiplere Verdikleri sözlerin bir değeri var mı sizler için! Düşünün. 

Dedem hiç haktan bahsetmedi, yemediği bir şeyin tadını bilmez insan demişti bir keresinde. Büyük sözdü. İnsan altında kalır. 

Neyse konu uzun ama hayatlar kısa. Ben, Dedemin ismini taşıyorum gücümün yettiği güne kadar. Evladım da taşıyacak, bir gün ona sorduklarında sen kimin oğlusun diye, o da benim gurur duyduğum gibi eminim ki duyacak ataları ile. İnsan başka ne için yaşar değil mi? 

O yüzden Ben Emin Savaş, dimdik dedem gibi ayakta verdiğim tüm sözlerin arkasında burdayım.

Yorumlar