“ Şivas kaç para?” dedi parmağı ile işaret ettiği şişeyi göstererek.
“ 245 lira” dedim. Adama da göz ucu ile baktım. Takım elbise giymiş temiz yüzlü bir beyefendiydi. Sıktığı parfümden anladığım kadarı ile parası da vardı.
İşler uzun zamandır durgundu. Bir şişe viski satarsam en azından cirosal anlamda iyi olacaktı. Üşenmedim şişeyi aldım en üst raftan. Hafiften tozlanmıştı şişenin üzeri. Satılmaya satılmaya yıllanmış bir görüntüsü olmuştu diyebilirim.
“ 12 yıllıktır, içimi çok yumuşak! Açıkcası benim tercihim değil” dedim.
Adam rafın üzerine koyduğum şişeyi eline aldı. Pırlantaya bakan kuyumcu gibi elinde yavaşça çevirdi. Bandrol kısmına baktı. Dikkatli bir şekilde şişenin arkasında yazan yazıları okuyordu. “ Hımmm, karamelli “dedi mırıldanarak.
“Evet evet, bilendid” dedim. En azından az buçuk bende anladığımı göstermeliydim. Sorsa bir şeyler sallardım.
“Peki şu ne oluyor?” diyerek eli ile yaklaşık 10 yıldır bana bakan, varlığı ile yokluğu arasında dört dünya felaketi yaşanan, miras yedi viski şişesini işaret etti.
Allah dedim içimden. İmdadıma yetiştin. Dükkan elektrik faturası çıktı bunu alırsa.
Plastik tabureyi çektim bu sefer ayağımın altına dikkatlice şişeyi aldım. Toz revan içindeydi üstü. Enkaz altında kalsa bu kadar toz olmazdı. “Burhan, Ah burhan yatarsan böyle leş olur raflar ürünler” diye kendi kendime içten söylendim.
“Efendim, bu çok değerli nadide bir üründür. Gerçek işkoç viskisi. Singıl malt! Öyle böyle değil. Bunu işkoçlu rahipler yaparmış. Denize atarlarmış fıçıları gele gide gele gide denizde dalgalarda olgunlaşırmış viski” öyle bir atmıştım ki palavrayı kendim bile şaşırdım attığım yalana.
Adam elimden şişeyi aldı, anlattığım hikaye hoşuna gitse gerek evire çevire nazikçe şişeyi inceledi.
“Vaooov “dedi.
Aklımdan 1000 lira geçiyordu fiyatına adam vaoov diyince “1.200 lira “ diye düşündüm.
“ Baksana üstat şişenin arkasına 1899 yazıyor” diye eliyle işaret etti.
Dükkan o an aydınladı. Raflar yeni ahşap olmuştu. Vitrin ışıl ledler ile yanıyordu hayalimde. Elektrik faturasını öderim, üzerine rafları yaptırırım diye düşündüm. “ 2.500 lira “ diye aklımdan geçti bu sefer fiyat.
1899 yazıyordu yahu, koca koca harfler ile since 1899. Ulan burhan ulan burhan Allah seni kahretsin. Servet lan bu servet diye düşünürken
Adam dan yine ses geldi, “ İnanmıyorum yaaa, içinde orınç and layk sıkoçland of yazıyor yaaa” dedi.
Anasını avradını diye düşünürken hafta sonuna kaynımın teyzesinin oğlunun düğünü geldi aklıma. Küçük altın parasıda çıkar dedim içimden 4.000 lira diye de ürünün fiyatını söyleyecektim artık. Sonuçta layk fayk demişti adam. İnanmıyordum diyerek. İyi bir şeydi olsa gerek. Bunu üstüne fiyat söylemek müşteriyi kaçırırdı.
“ Hyırlı işler burhan abi” dedi kel fatih. “ Dört bira, bir yüzlük yaş üzüm, Bir paket sigara marlboro versene aga” dedi.
Cahil herif işte diye içimden geçirdim. Sanayide kaportacı öküz! Girişe bak siparişe bak. Hay senin ağzına sı…
Takım elbiseli bey şişeyi bıraktı rafın üzerine kenarı çekildi nazikçe. “Lütfen siz beyefendi ile ilgilenin “ dedi.
Kel fatih adama baktı kenardan, “ Aga sen bana bakma, al dalganı ben beklerim “ dedi.
Hay ağzına sıçayım fatih senin!!! Konuşmaya bak! Tavırlara bak!
“ Aga ne yapıyon be, işler nasıl geliyormu gudikler “ diye bana laf attı bu sefer ben biraları poşete dizerken.
Yalandan gülümsedim, “ İyidir Fatihçim sizlerde nasıl işler?” diye bende laf olsun, ayıp olmasın diye sordum.
Bizim fatih aldı eline sazı, bir girdi hükümetten, zamlardan…. Lan sus diyesim var diyemedim. Takım elbiseli adama baktım gayet rahat, gülümsüyor. Tamam dedim sıkıntı yok. Neyseki Fatihin telefon çaldı borcunu ödedi fazla uzatmadan lafını apar topar gitti.
“Kusura bakmayın lütfen küfürlü konuştuğuna. Çok iyi biridir.” Dedim. Ee ne diyeyim başka adama. Lavuk kel fatih, milleti sanayide kumarda düdükleyip bana gelir para bırakır diyemezdim.
Adam sişe ile sevişmeye tekrar başladı. Eline aldı uzunca baktı ve “ Kaç para hocam bunun fiyatı?” diye beklenen soruyu sordu.
Kalbim mayısta uçan kelebek gibi pır pır etti o an. Yutkundum, “ 4.000 lira efendim “ dedim.
Adam başını salladı hafiften, “ Eder cidden bu viski”
Tamam burhan dedim kendi kendime, şimdi kredi kartı çıkacak tak tak çekeceksin. Ulan ne ballı adamsın şerefiz burhan diye kendi kendime kibardan gazı verdim.
“Tamam neyse, ben bunu…” derken telefonu çaldı o an. Eliyle bana beklermisin diye işaret etti.
Hemen poşetlere bakmaya başladım. Lan hepsi siyahtı. Yokmu şöyle allı pullu şekilli bir şeyler altlarda diye bakmaya başladım bende rafın altına. Adama 4000 liraya viski satacağım sayns 1899 yıllı olaya bak simdi koy siyah poşete gönder. Olmaz aga olmaz.
Adam telefonda konuşyordu, portföy diyordu, borsa diyordu, altın diyordu.
Allaaah!!!!
Lan Burhan bu adamı bir alıştır her hafta bir şişe viski vallahide billahide diye düşünürlen istemsizce gülümsüyordum.
Bir tane buldum poşet. Kağıt poşet olanlardan. Şişeyi içine koydum. Adam da telefonu kapattı. Cüzdanını çıkarttı, içinden kartvizitini çıkarttı.
Tamam dedim. Bundan sonra adama bende. Mutluluktan uçuyordum artık.
“Burhan bey, finansbanktan geliyorum Adım arda. Ticari kartınız var mı?” diye sordu.
Anlam veremedim. Arda ve Finansbank
Takım elbiseli adam tekrar etti “ Ticari kart kullanıyor musunuz Burhan bey, Puanınıza bakalım isterseniz?”
Güvercin gördüm o an, dükkanın önünde uçuyordu. Şimşek sesi geldi birden sanki beynimin içinde!!!!
Elimde emanet haydar (sopa), Takım elbiseli adam “Abi vurma dur” diye bağırıp önümde, ben onun peşinde cadde de koşarken….
Yorumlar
Yorum Gönder