Küçük Esnaf ve Tüketim toplumu

 

         Bundan birkaç yıl öncesine kadar küçük esnaf, tüketici için ana kalem ihtiyaçların temin edildiği işletmelerdi. Özellikle maaşlı çalışanlar için küçük esnaf finansör olarak da hizmet görmekteydi. Belli ürünler çerçevesinde ihtiyaçlarını küçük esnaftan gideren tüketici, maaşını aldıktan sonra cari hesabını sıfırlar ve tekrardan aynı sistemde devam ederdi.

         1996 yılından sonra Bankacılıkta yaşanan değişimler ve 2000 yıllardan sonra özel bankaların rekabeti sonucu, kredi kartları ve tüketici kredileri bir anda patlama denecek seviyelerde piyasaya para dağıtıldı. Bu durum en çok küçük esnafı zedeledi. Tüketicinin kredi kartı ve krediler ile finansal anlamda rahatlaması sonucunda tüketimde yer alan ihtiyaçlarında değişimine neden oldu.

 Tüketici daha cazip olduğu için değil daha çok çeşit olduğu için büyük marketlere yöneldi.”

Uzun vadeli borçlanma tüketiciyi daha lüks ürünlere ve ihtiyaç fazlası çeşitliliğe itti. Aslında bu olması gereken ve çok daha önceleri piyasada birçok alanda hâkim olan “tüketici toplumu” başlığının ana nedeni de buydu.

Tüketici bu dönemde tükettiği kadarını almanın değil, tüketeceğinden daha fazlasına sahip olarak haz almanın peşindeydi.

Hiç kullanılmayan misafir odalarına, hiç kullanılmayacak yemek takımları alınması. Mutfaklara giren daha büyük buzdolapları ile dolabın boş olmasının tüketici üzerinde oluşturacağı baskı ve kişilik sorunu vb. daha binlerce yöntem denenmeye başlandı.

Marketlere giden tüketiciler çılgınlar gibi raflardan aldıkları ürünler ile doldurdukları arabalarının kasalarda sıra beklerken egolarına verdiği şişmesinin hazzını yaşıyorlardı.

 Küçük esnafın sermayesi ve borçlanmaya yönelik risk alabilme kapasitesi oldukça düşük kalmıştı. İpin ucunu salan bankalar tüketim toplumu üzerinde rol model belirleyici medyanın da yardımı ile yapay zenginlikler yaratmaya devam ediyordu.

Ardından internetin hız kazanması ile birlikte tüketiciler bir anda üst segmente ulaşabilme çabasına girdiler. Sosyal ağda boy boy yayınlanan “ Bakın ben ne yiyorum, nerede tatil yapıyorum, bakın ben ne aldım..” gibi tetikleyici unsurlar, yeni nesil ile birlikte pik noktasına doğru hızla ilerlemeye başladı.

Pazarlama guruları sosyal ağlar üzerinden tüketici üzerinde oluşturdukları baskı öylesine fazlaydı ki, o hayatı gören ve yaşayamayan tüketici daha fazla çalışmak yâda çalışanlar üzerinden sömürüye doğru evirilmekten başka bir çare göremiyordu.

Yaz tatil, kış tatil, yurtdışı tur paketleri tüketici için vazgeçilmez ve hayatın anlamına dair konuların toplandığı başlıklar halinde sunuluyordu. Yaz tatili yapmayan, yapamayan bir aile, toplum içinde ve iş hayatında statüsel olarak kast sistemlerinde olduğu gibi dışlanan grubun içinde yer alıyordu.

Küçük esnaf ise bu durumda, tüketicinin gözünde en basit ve acil ihtiyaçların karşılanacağı satış noktaları olarak görülmeye ve bu şekilde kanıksanmaya başlandı.

Üretici firmalar tamamen büyük marketler ve indirim mağazaları üzerinden ürünlerinin dağılımını sağlıyordu. Küçük esnafın bu durumda büyük marketler ile rekabet etmesini bırakın, ayakta kalması bile mümkün görünmüyor.

Özellikle önümüzdeki on yıl içerisinde indirim marketlerinin sayılarının hızla yükseleceği göz önünde bulundurulur ise, küçük esnafın marketlerin büyüme oranının iki katı kadar bir oranla azalacağı kaçınılmaz görünmekte.

Finans sektörünün de bu konuda büyük marketler için hazırlamış olduğu kredi destek paketleri de bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.

Özellikle alkol tüketiminin fiyatlar sebebiyle hızla azalması, alkol üretici firmaları büyük marketlere aynı hızla girişini sağlamaktadır. Bu durum her geçen gün daha da fazla ürün yerine, sabit ve butik değeri olan ucuz ürünler büyük market raflarında daha fazla yerini alacaktır.

Ve son olarak, küçük esnaf örgütsel anlamda hareket edemediği için piyasada ki etkin gücünü de kaybedecektir. Küçük esnafın etkin gücü, yeni çıkan ürünlerin daha hızlı olarak tüketiciye ulaşması yönündeydi. Fakat örgüsel zayıflık bu gücünde kaybolmasına sebep olmaktadır.



 

 

 

 

Yorumlar