Bizim elimizde değil!
Sistem bu şekilde işliyor! Ne yapalım!
Büyük marketler sizden daha çok
aldığı için uygulama çıkıyor!
Sistemin tüm ağır şartlarını
piyasaya ilmik ilmik işleyen dağıtıcı firmaların personellerinin en çok
kullandığı kelimedir yukarıda yazdıklarım.
Yüzyıllardan bu yana değişmemesinin
sebebi de budur zaten. En alttakiler, sistemin yükselmesi ve her yanı sarması
için basamak olurlar. Canla başla karın tokluğuna çalışırlar.
En iyi ihtimalle ki birçoğu
ücretini tam olarak alamazlar. Sosyal güvenlik primleri asgari ücret üzerinden
gösterilir. Bu şartlar da bir de üstüne üstlük bir aylığına patronuna veresiye
olarak verdikleri emekleri vardır. Ama emeğin hesabını yapamazlar.
Bedenlerine yapışmış sülükler
kanlarına emerken onlar iyi olduklarını bağırarak şanslı olduklarını sanarak
haftalık iznin tadını çıkarmaya çalışırlar. Milyonlar kazandırırken ceplerine
ineceğini sandıkları primi hak etmek için çaba gösterirler.
Emekleri ile patronun kasasında birikmiş
sermayeden ayrılan pay ile ödenen kiralık araçlar ile patrona ortak olduklarını
sanırlar. Öyle de bir ego ve özgüvene sahiptirler ki! Görseniz sermayenin
ortağı olduklarını siz bile sanırsız. Hâlbuki anlık bir refleks ile işlerini
kaybedebilecek kadar korunmasızdırlar. Patronun iki dudağı arasında yapılır tüm
mücadele.
Bakın sosyal ağda profillerine ve
paylaşımlarına, emek hırsızlarına en çok
onlar bağırır.
İngiliz firmasında müdür olabilmek
için en yakın arkadaşını satanı, işten
attıranı gördüm.
Amerikan firmasında satış
temsilcisi olan Osmanlıcı tanıdım. Sordun mu , sorguladın mı ?? Ekmek
kavgası denir. Haklılar, yerli firmalar gibi göstere göstere hakları yenmez
bundan eminim.
İsrail’ e boykot edip coca cola
satmayıp fanta satanlar gibi. Bu yazıyı yazıyorum çünkü hepimiz aynı geminin
içindeyiz. Küçük esnafı üç kuruş için satanla da aynı gemide, onları sömüren
patronlar ile de aynı gemide.
İçimizde firmalarda çalışan
arkadaşlar vardır mutlaka, onları tenzih ederim. Teşbih hata kabul etmez! Bu
yüzden bunu bilerek yazdım.
Yorumlar
Yorum Gönder