Coğrafya kader değildir.

 

         Bundan çok değil beş yüz yıl önce bir adam (aynı zamanda din adamı) kimsenin duymak istemediği şeyi söyledi, “ Dünya, güneşin etrafında dönüyor.”

         Bugün bu cümle karşısında kimsenin şaşıracağını sanmıyorum. Aksini söyleyeninde aklından şüphe edilir. Çünkü dünyanın güneşin etrafında kabul edilmiş gerçektir.

         Bu adamın adı Kopernikti. O zamana kadar olan dünyada yaşayan insanların genel görüşü, dünyanın merkez olduğu, kâinattaki her şeyin dünyanın etrafında döndüğü, insanın yaratılanlar içinde en mükemmeli olduğu vb. görüşlerdi.

         Her şeyi yaratan Tanrı, dünyayı düzeltmesi ve kuralların genel olarak uygulanması için insanı seçmiş ve onu kendisine vekil tayin etmişti.

         Fakat Kopernik kabul gören bu görüşe karşılık, dünyanın merkez olmadığını, güneşin etrafında döndüğümüzü söyleyerek o günkü en büyük otoritenin görüşüne karşı gelmişti.

         Kopernik öylesine büyük bir şey söylemiş ve ardından ispatlamıştı ki, bu saatten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ardından Galile, Newton vb onlarcası bilinenlerin ve inanılanların aksine konuşmaya, anlatmaya, yazmaya başladılar.

         İnsanın merkezde olmaması fikri hiç hoş karşılanmadı. Aslında doğanın süreç içinde var olduğu, fizik ve kimyanın etkisinin büyük olduğunu, insanların konuştuğu diller gibi doğanında bir dili olduğu ve bu dilin matematikten başka bir şey olmadığını kabul eden bilim adamları, sorgulamaya başladılar. Elbette bu sorgulama sonucunda insanın diğer bir insandan üstün olamayacağı gerçeği ortaya çıkacaktı. Yani kısaca kimse Tanrı tarafından özel seçilemezdi, dolayısıyla Krallar ve büyük din adamları tamamen kendileri tarafından tayin edilmiş kişilerden başka kimseler değillerdi.

         Ortadoğu’da ise 10. Yüzyıldan itibaren Gazaliyle kadercilik,tasavvuf ile birlikte toplumun içinde kabul görmüştü. Kutsal Kitapta yazan her şey doğruydu, yazmıyor ise kafa yormaya gerek yoktu. Çünkü Allah bunu önemli görmemişti, bunun için yazmamıştı.

         Bu görüş öylesine derinlere işlemişti ki, referans noktası kutsal kitaptı. Kutsal Kitapta yazmayan her konu önemsiz hale geliyordu. Ortadoğu da iktidarlar bu durumdan oldukça hoşnuttu. Liderlerin, Tanrı tarafından seçilmiş kurtarıcılar olması halkın sorumluluklarını hafifletiyor, gelecek ile ilgili tüm planların anlamsız olduğunu gösteriyordu. O yüzyılda diğer coğrafyalar daha da berbat durumdaydı. Diğer bölgelere göre orta doğu insan merkezli olmasından ve asyanın ticaretinde en etkili bölge unvanını taşımasından dolayı çok daha rahattı. Ta ki Kopernik’in görüşünün hızlı bir şekilde ilerleyişine kadar.

         Matematik yani doğanın dili! Öylesine ivme kazanmıştı ki, ardı ardına gelen yeni görüşler kralları ve diğer tüm otoriteleri sarsmaya başladı.

Yüzyıllarca süren savaşlar sonucunda haritalar ortaya çıkmıştı. Ve Bilim, kapitalizmi bu sayede yarattı. Artık geri dönüş yoktu.

İngiltere kralı 8.henry inancını otoritesi uğruna değiştirmişti. Yeni kilisesini açmıştı. Yani Tanrı kralı seçmemiş, kral inanacağı Tanrıyı seçmişti.

Kıtaların keşfi, ticaret yollarının değişmesi, bilimin değeri, her biri öylesine devinim kazanmıştı ki, durdurmaya yetecek güç yoktu.

İnsan yaşamın merkezi değildi, merkez zaten yoktu. Herkes ölecek ve hayatın devam ettiği kabul edildi. Ölenler ise sadece yaptıklarını ve geride bıraktıklarınızın önemi kadar hatırlanacaktı.

Yani kısaca kimse ölümsüz değildi. Bununla birlikte kadercilik yoktu. İbn-i Haldun’un “ Coğrafya Kaderdir.” sözü insanların anladığı kader değildi. Kader kelimesi Ölçü anlamında kullanılmış olsa gerek. Çünkü, mukaddime eserinde sıklıkla belirtilen bölgelerde yaşayan insanların hayatlarını sistemin genel kurallarına karşı ölçü olarak kullanılmasından bahseder. Ama ne hikmetse bu kadercilik gibi adlandırılmaya çalışılmaktadır.

İnsanın tüm hayatını coğrafyanın gerektirdiği şartlara göre yaşamasını, uyumlu olmasını vb. sosyal etkilerin ölçüsünün gerekliliğini savunur İbn-i Haldun. Asla kadercilikten bahsetmez.

Bilim adamlarının bu görüşü gerçek olanı değiştirdi, Bize söylenenlerin yerine gözlemlenebilen ve deney edilebilenler gerçekti. Yani kısaca biz ne dersek diyelim “ Dünya, Güneşin etrafında dönüyor.”

 

        

 


        

        

        

        

 

Yorumlar