İnsan nasıl yaşar..

Otuz yıldır buradayım, dedi adam. Gündüzler ve geceler dâhil otuz yıla. Acılar, mutluluklar, keder, sevinçler de içinde bu otuz yılın. Nasıl yaşar ki bir insan hepsini otuz yılda. 

Geceleri ayrı mı saymak lazım gündüzlerden ayırıp. Ya da güneş hiç doğmamış mı var sayalım, ay hiç batmamış mı daha iyi olur sayarken günleri.

Üzüldüklerimizi mutlu olduğumuz günlerden çıkarsak kaç gün ederse mi diyelim, anlamları kalır mı o zaman mutlu olduğumuz anların. Sayılmaz ki o zaman, bomboş kalmaz mı anılar olmadan.

Nasıl yaşar insan?

Aynı metrekare’de hem düşünüp hem dinleyerek kendi sesinin raflara vuran yankısını izleyerek. Son deminde kaynayan bir bardak çay hatırına kocaman çaydanlıkta dünden kalan çay gibi mi senin için yaşam?

Elinde tuttuğu kalem ile boş sayfalara yazdığı sayılar kadar mı yaşar insan. Yoksa hesaplarken aldığını, vereceğine, kalandan, çıkarırken mi?

İyi mi yaşar insan? Kötü’nün hatırı kalmaz mı desek alınır mı vicdan. Belki ağır basar yaşından kalan engin tecrübeleri zihnin karanlık tarafından. Yine yaşar mı insan?

İnsan her şekilde yaşar!  Yaşamak nefes alıp vermek değil mi?

Belki de nefes aldığında kazandıkların, nefesi verdiğinde kaybettiklerin. Bunu bilerek mi yaşar insan?

Yaşam, önüne gelen mi? Ardında bıraktıkların mı? Diye sorarsa insan?

Düşündün mü hiç ardında kalanları ya da unuttuğun zamanları. Pişman olur musun? Keşke bir daha yaşasam diyerek kadehin dibinde kalanları yudumlarken.

Yaşam yaşananlardan kalan ise. Senin kalanların nerede? diye sorar mı insan?

Yorumlar