Bursa ve Deniz

 

Bursa deniz’e yakın olmasına rağmen mutfak kültürü olarak denize oldukça uzak. Sanıyorum ki Marmara denizine kıyı olmasından kaynaklanan bir durum bu.  Nedenini açıklayacağım.



Özellikle Marmara denizinin toplumun zihnindeki algısı göl ile aynı. Adı deniz ama zihinlerde göl olarak beliriyor. Dolayısı ile deniz ürünleri mutfağı’da Akdeniz veya Ege de olduğu gibi gelişemiyor.

Böylesine derinlere işlenen algı, sürekli olarak haberlerde Marmara Denizinin kirliliği ile de pekişiyor.

Kirli deniz= Zehirli balık olarak düşünüldüğüne defalarca şahit oldum. Özellikle deniz mahsüllerin’de Marmara denizinden olmamasına dikkat ediliyor.

Bu haberlerden dolayı Halkın büyük çoğunluğu denize de girmekten imtina ediyor. Genel olarak sahiller güne birlik deniz kıyısına gelenler ile dolarak sahil kültürünü de baltalıyor. Bu konuda ulaşımın zor olmasından dolayı Trilye bölgesi biraz daha şanslı. Deniz mutfağı ile birlikte sahil kültürü burada diğer kıyılara oranla daha üst seviyede diyebiliriz. Ege veya Akdeniz’de olan sahil kültürü ne yazık ki yok.

Trilye’den sonra tatil için fakat bu tatilde kısa süreli olan tatilleri düşünebilirsiniz, Erdek bölgesi tercih ediliyor. Erdek, Marmara denizinde olmasına rağmen insanlar nedense burayı Ege’ye kıyı olarak algılanıyor. Gerek sahili gerekse gece hayatı bu konuda oldukça iyi dolayısıyla bölgenin cazibe merkezi olarak görülüyor. Sanıyorum bu faktörler insanların algılarının da değişmesinden oldukça etkili.

 Ayrıca Erdek, İstanbul ve iç ege bölgesinden de yerli turistlerin geldiği bir bölge. Mudanya da sahil şehri olmasına rağmen bu konuda akşam üzerileri çay içilecek deniz kenarı algısından kurtulamamış bir bölge olarak biliniyor. Özellikle hızlı feribotun da gelmesi ile birlikte ulaşım anlamında odak bölgesi olmasına rağmen turizm açısından her geçen gün değer kaybeden bir şehir olmakta. Bursa ile yol bağlantısı sebebiyle ayrı bir şehir olmaktan çıkarak merkeze bağlı bir mahalle gibi duruyor.

Hâlbuki Mudanya gerek coğrafi konumu gerekse tarihi yapısı ile Marmara bölgesinin turizm cenneti olma kapasitesine sahip bir şehir. Siyasi nedenler ile rant avcısı sırtlanlarının etkisi ile güzelim şehir her geçen gün daha da fazla kötüleşiyor.

Otoyol ve deniz ile ulaşımın bu kadar kolay hale gelmesi ile birlikte, kamp alanlarına ağırlık verilseydi. Emin olun tüm Marmara bölgesinin hatta iç egenin tatilcilerini çekecek cazibe merkezi haline gelebilirdi. Bu durumda deniz ürünleri mutfağı da ön plana çıkartılarak gastronomi anlamında marka haline de gelebilirdi, nasıl Gaziantep ve Antakya mutfakları ile marka haline geldiyse, Mudanya da bunu başarabilirdi. Fakat Mudanya yönetimi kolay olanı seçti ve rant’a kapısını açtı.

Özellikle zeytinyağı ve balık, Mudanya’yı ve beraberinde tüm sahili seviye atlatacak kadar güçlü ürünler. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada deniz ürünleri mutfağı çok özel. Ama dediğim gibi kolay olan seçildi. Bunların dışında bildiğiniz üzere Trilye Rumların uzun yıllar yaşadığı bir şehir. Bölgenin coğrafi yapısı üzüm ve zeytinyağı için biçilmiş dense yeridir. Bölgeye ait üzümlerden elde edilen şaraplar ile birlikte zeytinyağı ürünleri birer marka haline gelebilecek kapasitede ve kalitedeler. Bölgenin böylesine zengin kaynakları rant ile yok edilmesi gerçekten içler acısı.



Gördüğünüz gibi rant geliri elde etmek için onlarca farklı kültüründe tanıtımını ve gelişimini engelliyoruz. Etrafınıza bakın! Onlarca benzer örnek göreceksiniz.

Hâlbuki mutfak demek onlarca kültürün bir tabakta sunulması da demek. Bizim coğrafyamız yeme ve içme konusunda tüm dünya tarafından taklit edilen ve gizliden takip edilen konumda. Keşke bunun farkına bir an önce varsak ve bir şeyleri kültürümüzün tanıtımı lehine çevirebilsek. İnanın doğalgaz ya da petrolden çok ama çok daha fazla getirini görürüz.



Yorumlar